Tahir Cengiz Yatağan

Sanatçı

Çalışmalarını uluslararası sanat kurumlarında sergilemeye hazırlanan Cengiz Yatağan, 2012 yılında sanat üretimine başlamış İstanbul’un sanat merkezi sayabileceğimiz Beyoğlu’nda bulunan atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Önceki yıllarda tuval üzerine akrilik resimleriyle gerçekleştirdiği kişisel ve katıldığı grup sergileri, geleneksel anlayışta her parçası bir bütüne, bütünün de parçalarına bağımlı bir organizma gibi nesnel olana gönderme yapmayan soyut işlerinden oluşuyor. Yatağan, üretim pratiğinde her zaman bir keşifle karşımıza çıkıyor. Metal plaka üzerine yaptığı resimler, boşluk ve tamamlanma sürecini anlatan dönemidir.

Yatağan’ın son dönem eser- leri ise yine kendi bulduğu bir teknikle tuval üzerine farklı malzemeler ve epok- siyi birleştirerek yarattığı, derinliği maksimum seviyede olan resim topografyasını oluşturur. Sanatçı eserlerinde malzeme ile kendi üslubunu öyle bütünleştirmiştir ki; insanda dokunma hissi uyandıran, sanki insan eli değmeden kendiliğinden oluşmuş duygusu veren dikey ve yatay kompozisyonlarını izleyiciye sunar.

Sanatçının homojen bir şekilde boya ve renklerden oluşturduğu resimleri volkanik yeryüzü oluşumları gibi doğa ile kendi kavramlarının iç içeliğini görselleştiriyor. Bu yüzeyler doğanın sonsuzluğu gibi kişiyi seyre daldırır; doğanın birbirini tekrar etmesi ama hiçbir şeyin birbirine benzememesi gibi. İnsanların parmak izinden ağaç gövdelerine, mermer damarlarından bir yaprağın naifliğine geçiş yapar. Keskinliği ve uçucu yumuşaklığı bir araya getiren Yatağan, bu resimleriyle -sanatçının kendine özgü resim tarzını bulma- sürecinde kültürel miraslarımızdan Mevlana’nın tasavvuf felsefesindeki tekamül mertebesine yol haritası çizer. Bir dizi soyut imge evrimsel bütünlüğü sağlar. Bu süreç, kişinin yaşamdan aldığı ilk nefesini, yaşam sürecindeki alışverişlerini ve geçmişle gelecek arasındaki yaşam döngüsünü sorgulatarak bizi kendimizle baş başa bırakır. Cengiz Yatağan, spiritüalizm ve plastik sanatlar arasında eşine az rastlanan derin bir ilişki kurar. Yatağan’ın resimleri manevi bir enerji alanı yaratır.

Buradan yola çıkarak eserlerinde gördüğümüz saydam yapıyı çeşitli materyallerle harmanlayarak sanatçının yeni bir dil oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu çerçevede Yatağan, ısrarla sınırları esneterek bize kendi enerji gücümüzü tekrardan hatırlatmaya yardımcı olur ve karşılıklı aydınlanmanın verdiği yakınlaşmayı sağlar. İnsanda tekamülün sağladığı sonsuzluk ve sürekliliği gösterir.